Kategoriler
İnceleme Ivır Zıvır

Takibe Değer Youtube Kanalları

Bir süredir haftalık olarak video bildirimi aldığım kanallar vardı. Gerçekten de boş zamanlarımda bana çok şey katan videolar izledim, podcast haline getirdim, yürürken, tramvayda, otobüste hatta bazen uyumadan önce bu içerikleri tükettim. Ancak Youtube o kadar hızlı ilerledi ki çok daha fazla kaliteli içerik üretilmeye başladı. Ben de keşfedebildiklerimi sizlerle tekrar paylaşayım dedim. Sizlerin varsa yorum olarak bırakmanız beni mutlu eder.

Öncelikle Barış Özcan,  Başka Bir Şey,  Bi’KafalarVASPFilmler ve FilimlerTEDx gibi kanalları önerdiğim yazımı şuraya bırakayım, onlara da mutlaka bakın : https://caglar-celik.com/index.php/2017/10/12/matrak-youtube-kanallari/

Bir de Görünen Adam isimli bir youtube dizisi mevcuttu : https://caglar-celik.com/index.php/2017/10/12/bir-youtube-dizisi-gorunen-adam/

Yazıya geçmeden önce ufak bir de web sitesi paylaşmak istiyorum. Astronaut (www.astronaut.io) isimli bu sitede Youtube’da neredeyse hiç izlenmemiş videolar kısa süreliğine karşınıza çıkıyor ve belirli aralıklarla yenisi geliyor. İnsanların belki de öylesine kaydettiği videolar göreceksiniz. Anılarına şahit olacaksınız onların gözünden. Belki de çok saçma şeylerle karşılaşacaksınız. Ancak sitenin de söylediği üzere, tıpkı bir astronot gibi yepyeni şeyler keşfedeceksiniz. Gelelim esas yazımıza. 

1) NEBUCH

https://www.youtube.com/user/Nebuch/

Gördüğüm en çarpıcı kişisel bloglardan birisi olduğunu söyleyebilirim. Hayata dair bir anlığına aklımıza gelen sonra bir kenara attığımız soruların üstünde düşünüp çok daha derine iniyor. Daha sonra kendi fikirlerini de vloglarla paylaşıyor. Bir süredir takip listemde olmasına rağmen Siber Punk videosunu attıktan sonra “Dur şuna bir bakayım” demeyi akıl ettim. Doğrusu en çok ilgimi çeken videolarından birisi de oydu.

2)Sunay Akın

https://www.youtube.com/user/SunayAkin62

Sunay Akın eskiden beri Youtube kanalına içerik giriyor fakat diğer sosyal medya hesapları kadar insanı çevresine toplamamış bu mecrada. Bir hafta önce yeniden içerik üretmeye başlayan Akın, tekrar kanalını şenlendirecek gibi. Oyuncak Müzesi ve kitapları ile hafızamda kalan ismi ile açtığı kanalda 11 ay öncesinde girdiği kısacık hikayeler de benim için oldukça keyifliydi. Çikolatanın bitmesinden korkar da yavaş yersiniz ya, onun videolarını da tek seferde izlemekten çekindim. Umarım ben eski içerikleri tüketene kadar o bir o kadar güzel videolar hazırlamış olur. Bu arada belirtmem gerekiyor, yalnızca kitap yazan veya müzeyi oluşturan birisi değil. Çok farklı uğraşları var. Örneğin hayatına dair okuduğum kısa bir şey vardı, İlk şiirini dokuz yaşında iken bir kız için yazmış. Şiiri kızın evindeki balkon kapısına kazımış. Soğuk kış mevsiminde aile o kapıyı yakmış. Ve Akın’ın o şiiri yerine ulaşamamış.

3) Cep Hikayeleri

https://www.youtube.com/channel/UCaMkVc_bfovLxz40vrmEtWQ/

Herkesin bir hikayesi var. Ancak her birimiz kendi hikayelerimize o kadar odaklanmışız ki hayatta başrol biziz sanıyoruz. Ancak sokakta baktığımız yüzlerin, otobüste, metroda yanlarından kayıtsızca geçtiğimiz insanların her birinin, film senaryosu olacak kadar özel hikayeleri olduğunu fark ettiğinizde perdenin önünüzden kalktığını göreceksiniz. Ve oyun işte o zaman gerçekten başlayacak. Bu keşfi yapmanızı sağlayacak bir kanaldan söz ediyorum. Kısa kısa, bu insanların hayatlarından parçalar paylaşıyorlar bizimle. Sadece 3-5 dakikalık kesitler…”Bir esnaf, bir sanatçı, bir genç veya bir yaşlı; Cep Hikayeleri’ne göre herkesin anlatacak bir hikayesi vardır.”

4) Hikayesi Ne?

https://www.youtube.com/channel/UCjs3Yj1cXXQ1CYvRlpjuY4w/

Sonunda adamıma geldi sıra 🙂 Youtube’da bana en samimi gelen insanın sunumunu yaptığı bu kanalda tarih başta olmak üzere pek çok eğlenceli hikayeler görsellerle desteklenerek anlatılıyor. Bana kalırsa her yaştan insanla izlenebilecek bir kanal. Kardeşime, dostuma, aileme ve hatta dedeme izlettiğim, hepsinden de güzel dönüşler aldığım, video sonlarında kısa tartışmalar yaptığımız bir kanal. Ne diye parlatıp cilayayayım ki? Geçin izleyin, ilginizi çekeceğinden neredeyse eminim.

5) Koff Animation

https://www.youtube.com/channel/UCuNZLqt1BOsM8bjAvHVerCQ/

Kofff Animation ne yazık ki oldukça az içerik çıkartan kanallardan. İstanbul’da bir animasyon şirketi. Ara sıra eğlence amaçlı yaptıkları animasyonları kanala yüklüyorlar. Fakat gerçekten de izlemeye değer animasyonlar bunlar. Müslüm Baba’nın hayatı ancak bu kadar insana işlenebilirdi. Hele ki Zeki Müren… Son olarak ise Süleyman Seba… Hepsinin hayatını keyifli animasyonlar haline getirirken güzel de bir seslendirme yapmayı unutmamışlar. Ayrıca Bülent Ersoy ile Adnan Oktar’ın dövüşü de muzip bir çalışmaydı. Umarım takipçilerini unutmazlar.

6) STOLK

https://www.youtube.com/channel/UCvUbNqBKY_uHAfgs-xacGdQ

Bu kanalı trendlerden zaten görmüşsünüzdür. İzlememenize imkan yok. Ama listeme dahil etmemek attığım her kahkahanın haram olmasına sebep olurdu. Vebali büyük. İlk sezon sunucusu İbrahim Selim iken bu sezon Ümit Erdim’in sunumunda devam eden stolk, gündemin ucundan yakalayarak muzip ve ince dokunuşlarla mesaj gönderen, yok yok laaaak diye mesajı çakan harika bir kanal benim nazarımda. Sunucu değiştirmesi takipçilerinin canını sıksa da ben oldukça memnunum. İbrahim samimi adam kabul ama Ümit Erdim de hiç fena değil sanki.

7) KURCALA

https://www.youtube.com/user/kurcaLaa/

Kurcala, iki kafadarın belli bir mizah çerçevesinde çektiği “videolar silsilesi”. Ankaralıların ayrı bir takip ettiği kanal, ülke meselelerini mizahi bir üslupla kurcalıyor. Hele bir de mevzu bahis Ankara ise mizahla tokatlıyor geleni geçeni. Bildirim geldiğinde mutlu olduğum kanallardan birisi. 

8) Kamusal Mizah

https://www.youtube.com/user/199sokak/

Yüz defa izlediğim, dilime dolanan replikleri ile gerçekten çok güldüğüm bir kanal. Çok üst düzey bir espri ve gönderme var videolarını her yere yapıştırıverdiğim da bir gerçek. Doğrusu mizahı herkese hitap eder mi bilmem fakat frekansı uyuşanların bir de Deniz Bağdaş‘ı incelemesini de yazı içinde önermiş olayım. 

9) Çağlar Avcı

https://www.youtube.com/user/mcavcil

Dürüst olsaydı serisi ile adını daha bir duyuran kanal. Apple bize dürüst olsaydı videosu ile kanala abone oldum, ki sizin de izlemenizi öneririm. Büyük markalar gerçekleri söyleseydi neler derdi? Apple’ın bir üst modelinde azıcık ekranı büyütmesi, bir özelliği kırpması, diğerini kaldırması, her ürününde cins cins mevzular dönmesi sizin de canınızı sıkmamış mıydı? Hah işte bu kanal bunların hepsini dürüstçe söylüyor markaların yerine.

10) Anatolian Rock Revival Project

https://www.youtube.com/user/AnatolianRockRevival

Bu yazıyı hazırlarken kulaklığımdan bana eşlik eden müzikler bu listeden çalıyor. Günümüze çok da kalamamış rock müzikler ve rockçılar bu kanalda toplaşmış. Ben zaten hem rock müzik hem de eski müzikleri seven birisiyim. Bu kanal benim için bulunmaz bir nimet. Ayrıca kapak tasarımlarının da şahane olduğunu not düşmem gerek. Her şarkı için özel olarak hazırlanmış. “Bu sanat projesinin amacı Türkiye’nin Rock tarihinden pek bilinmeyen eserleri gün ışığına çıkarmak; herkesin duymasını, öğrenmesini sağlamaktır.” 

11) Bilimkurgu Kulübü

https://www.youtube.com/user/BilimkurguKulubu

Bilimkurgu Kulübü’nü Sight isimli kısa film ile tanıdım. Beni oldukça korkutmakla beraber daha önce benzer bir şeyi hayal ettiğim için ayrıca ilgimi çekti. Diğer videoları da izlemeye aldım. Bilim kurgu adına yapılan kısa filmleri Türkçe yayınlayan bu kanal, yapay zeka ile ilgili teorilere dair etkileyici filmlere de sahip. “Bilimkurgu Kulübü, bilimkurgu alanında çok geniş yelpazeli bir fikir ve paylaşım platformu olarak hayat bulmuştur.”

Kategoriler
Ivır Zıvır

Bilgisayar Mühendisliği Hakkında Detaylar

Ben Selçuk Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği öğrencisiyim. Popüler bir bölüm kazanılınca klişe soru yapıştırılır, nasıl kazandın, ne yapmak gerek. Az önce bana da Twitter’dan benzer bir mesaj geldi. Üstüme düşen vazifeyi yapayım dedim. Sınav zımbırtısında ne yaptım, şu an ne halt yiyiyorum, idealim ne onlardan bahsedeyim istedim. Ancak şu anda birinci sınıfım ve muhtemeldir ki keşfedecek çok şey var. Ümit ediyorum ki onları da ileride sizlerle paylaşacağım.

Mütevazi olmayacağım ilkokulda ciddi manada başarılı bir öğrenciydim. Öte yandan bilgisayarla da oldukça haşır neşirdim. Basit web siteleri yapardım, basit araçlar ile hackercılık oynardım, tasarım yapardım, html ve css öğrenirdim. Fena sayılmayacak bir lise kazandım. Ancak lisede çok başarılı olduğum söylenemez. Diğer yandan bilişim alanında çok fazla bağlantı yakaladım, her alanda taban oluşturacak düzeyde bir şeyler öğrendim. Velhasıl lise son sınıfta İstanbul Gelişim Üniversitesi bilgisayar mühendisliği kazandım. O sıralar başka sıkıntılar oldu ve ben o üniversiteye gidemedim. Bir sene daha hazırlandım fakat seneye gireceğim sınavda puanımın kesileceğinin farkındaydım. Deli gibi ders çalıştım diyemem ama o boş senemde çok şey kazandığımı söyleyebilirim. Nihayetinde Selçuk Üniversitesi’nde aynı bölümü kazandım. Ancak az önce bahsettiğim puan kesildiğinde 30 bin kişi geriye gittim. 120 bin civarı sıralamam ile bu üniversiteye geldim.

Öncelikle teknoloji fakültesi olayını anlatayım. Tercih listemde bu seçeneği bulundurmadan önce bir araştırma yaptım. Teknoloji fakültesi bir süre adam yerine konmamış, imza hakkı olmamış, mühendis kabul edilmemiş. Fakat Türkiye’deki birçok mühendislik programından daha düzgün eğitim verdiği de gerçek. Bildiğimiz mühendislik fakültesinden farklı olarak buradaki öğrenciler teorik eğitim yerine pratik eğitim görür, işi iş yerinde öğrenir, stajı boldur. Sallıyorum mühendislik fakültesinde bir makine mühendisi lehimi eline üçüncü sınıfta alıyorsa teknoloji fakültesindeki öğrenci ilk seneden o lehimi kullanır. Mühendislik fakültesi mezunu ile teknoloji fakültesi mezununun statüsü aynıdır. Nihayetinde fakültemden memnunum bu anlamda.

Bilgisayar mühendisliği olayına gelirsek, normal şartlar altında donanımsal meselelerle ilgilenen insanlar olmalıyız. Fakat Türkiye şartlarında bu pek mümkün değil. Çünkü bizim ülkemizde hiçbir bilgisayar parçası üretilmiyor şu anda. Bir hocamın belirttiği üzere Casper’ın dış kasalarını üretiyoruz, o bilgisayarı duvara bağlasak yine çalışacak. Ufak bir not düşeyim, o hocamdan çok alıntı yapacağım muhtemelen. Öyleyse bize düşen şey yazılımsal bir şeyler üretmek. Çünkü maliyeti az, kazancı çok ve imkanı geniş olan alan orası. “Yazılım mühendisi yapmıyor mu kardeşim o işi?” diyen varsa aranızda olay çıkartırım. Yazılım mühendisi, yazılım projelerini yöneten adamdır. elbette yazılım bilir fakat onun işi biraz daha farklı. Bilgisayar mühendisliğinde muhtemeldir ki ilk öğreneceğiniz şey C dili olacaktır. Yazılım dili öğrenmeye başladığınızda matematiğin ne kadar benzer olduğunu ve neden bilgisayarın matematikle bağdaştırıldığını anlayacaksınız. Bilgisayar yapısı matematik üzerine kurulu bir sistem. Yine aynı hocam bilgisayar mühendislerini büyücülere, bilgisayarı büyülü bir kutuya benzetti ilk dersinde. Biz büyülü sözler söylüyoruz ve o kutu bizim için onu makine diline çevirip gerçekleştiriyor. Diğer yandan bu kutu oldukça aptaldır. Her haltı söylemek gerekir. Sonra düşünce biçiminizi oldukça değiştirmeniz gerekir. Bilgisayara söylediklerinize dikkat etmelisiniz. Kısa bir anektod vardır ki o aslında durumu oldukça iyi izah eder. 

Programcıya annesi dedi ki; “Tatlım, lütfen markete git de bir şişe süt al. Eğer yumurta varsa 6 tane getir.”
Programcı eve döndü ve elinde 6 şise süt vardı.
Annesi: Niye 6 şise süt aldın ki?
Programcı: Çünkü yumurta vardı.

Her işin başı hevestir, sevmeden yapılmaz. Bilgisayar mühendisliği de öyle. Benim sınıfımda ben hemşirelik okuyacaktım, veteriner mi olsaydım yoksa öğretmen mi diyenler var. Kesinlikle onları yermek için söylemiyorum fakat ben bu mesleği gönüllü ve bilinçli bir şekilde seçen birisi olarak daha önde olacağıma inanıyorum. Diğer yandan ilk günden aynı dili konuştuğum insanların içinde olmak beni oldukça heyecanlandırmıştı. Karşımda “bitcoin ne kardeş, feys patlatabiliyor musun ehehehe, wordpress ne ola ki?” diyen insanlar, bilgisayarı her bozulunca bilgisayardan anlayan tanıdığa şuna format atıver hele diyen tipler yoktu. En azından çoğu… Ancak sınıfımın çok kalabalık olduğunu ve bu yüzden pratik derslerin laboratuvarlarda yapılamadığını belirtmeliyim.

Bulunduğum üniversitede teknoloji fakültesinin en büyük avantajı ilk sene az dersim olması ve yoğun olmaması. Bunu fırsat bilerek önemli siber güvenlik konferanslarına katıldım. Çünkü bölümdeki en önemli sıkıntım siber güvenlik ile alakalı bir ders olmaması. Yüksek lisans olarak verilen derslere girmek için izin almak istediğimde o derslerin anlatılmadığını, öğrencilerin ödevlendirildiği ve sunum yaptığı söylendi. Okulda gönüllü bir öğrencinin organize ettiği beyaz şapkalı hacker kursu dışında çok imkanım olmadı henüz. Bu alanda bir çalışma yapacaksam mecburen tek başımaydım. Gittiğim konferanslarda ve eğitimlerde bağlantılar kurdum. Büyük şirketler ile tanıştım. Üniversitede bu bağlantıları mutlaka kurun. Hatta bir şirket konferans sırasında sen bizim şirkete stajyer olarak başvur ileride dedi, ayrı bir eğitim grubuna dahil etti. Hala o kadrodan devam ediyorum. Şunu da eklemeliyim bu konferanslarda aynı dili konuşmaktan ziyade aynı şive ile konuşuyorduk ki bu daha bir heyecan vericiydi. Tam olarak aynı kafada olduğum insanlar ile karşı karşıyaydım. Çok verimli geçen konferanslar bunlar. Sizlere de önerim üniversite seçerken bu tip konferanslara kolay erişeceğiniz bölgeler tercih edin. İstanbul ve civarı bu konuda inanılmaz faydalı. Ankara da öyle. Konya’dan Ankara’ya gidip gelmem kolay olduğu için şanslı olduğumu söyleyebilirim. Bu konferansları takip edin. Belli web sitelerini irdeleyin. Twitter’dan bu alandaki şirketleri takibe alın. Yaz ve kış tatili kampları var onlara dahil olun.

Bilgisayar mühendisleri deli paralar kazanabilir mi? Evet. Hepsi büyük paralar kazanıyor mu? Hayır. Yeni mezun birisi üç bin lira alıyor diye duydum. Daha sonraları elbette bu para artıyor. İşsiz mühendis var mı? Evet. Ancak neden işsiz ona bakmalı? Ben, bana WordPress ne diyen mühendisler biliyorum. Tamam bana WordPress ile ilgili derinlemesine bilgi sahibi olmana gerek yok. Her şeyi de bilmez elbette mühendisler. Ama dünyadaki web sitelerinin yarısından fazlası bu sistemle hazırlanıyor insan bir bakar ne bu diye değil mi? Şimdi bu adamın işsiz kalması sizce de normal değil mi? Araştırmacı, meraklı, çalışkan bir mühendisin iş bulmaması bence pek olası değil. Yukarıda da dediğim gibi birinci sınıfım, tamamen hevesli olduğum için, biraz da siber güvenliğe dair bazı şeylere elim yatkın olduğu için stajı bizde yapmayı bir düşün deniyor. Okulun belirlediği şirketler de var staj için. Ve bu stajlardan para almanız gerekiyor yasal olarak. Fakat bazı şirketler benim zaten elemanım var neden para vereyim diyor. Sonra staj bulamıyorsunuz. Bu yüzden bazı şirketler ile staj yaparken maaş almak istemediğinize dair bir kağıt imzalamanız gerekebiliyor. Şu var, istediğiniz her yerde ve her an staj yapabilirsiniz. Okulun belirlediği tarihlerde zorunlu stajlar vardır ancak onlarda da okulun belirlediği yer dışında staj yapabilirsiniz. İsterseniz gidin Apple’da, Google’da yapın.

Şimdi hevesiniz varsa mutlaka gelin bu bölümü okuyun. Ancak şu var, ben mühendis olacağım diyerek gaza gelip iki gün deli gibi ders çalışıp sonra bırakmanın hiçbir hayrı yok. Dediğim gibi ben çok çalışmadım dürüst olayım. Ufak tefek planlarıma uyarak çalıştım. Gezdim eğlendim. Bilgisayarla da uğraştım, sorumluluklar aldım. Sosyal sorumluluk projelerimin neredeyse tamamını bu sene yaptım. Sonra tutup bilgisayar mühendisi olacağım o zaman yazılım öğreneyim, linuxu çözeyim, şu bilgisayar parçalarını öğreneyim sınava çok da gerek yok zaten demeyin. Dengenizi düzgün kurun. Sınava bir seneniz varsa ağırlığınız o sınav olsun. Siz seçeceğiniz üniversiteye göre hareket edin. Şu bir gerçek, ODTÜ, Boğaziçi gibi yerlerden mezun adam öndedir bir adım. Belki birkaç adım. Kapatmam mümkün ancak ekstra uğraş gerektirir. Tüm bunlara rağmen iş sizde bitiyor. Ortalama üniversitelerden mezun olup Microsoft’ta mühendislik yapanların hikayeleri var Youtube’da. Diğer yandan yukarıda anlattığım gibi şehir seçerken iyi düşünün. Sonra tercih edeceğiniz üniversitedeki derslere bir bakın bakalım ilginizi çeken şeyler var mı? Örneğin yukarıda dediğim gibi siber güvenliğe dair hiçbir dersim yok. Fakat başka bir üniversitede arkadaşlarım bu alanda dersler görüyor. Hocalarına göz atın profesör sayısı kaç, öğrenci başına düşen eğitim görevlisi sayısı kaç? Profesör olayı göreceli yalnız. Bilgisayar mühendisliği yeni bir dal. Profesörler başka bölümlerden devşirme olabiliyor. Son olarak İngilizce önemli. Önemli kaynakların büyük kısmı İngilizce ve Türkçe kaynaklarda bu adam ne demiş yahu demek olası. Hem bir yenilik olduğunda ilk önce İngilizce kaynaklarda çıkıyor. Bir Türk onu okuyacak, tamamen anlayacak, harika bir Türkçe çeviri yapacak ve hatasızca onu size ulaştıracak. Bu süreç bazen iki üç seneyi bulabiliyor. O yüzden İngilizce gerekli bir dil.

Selçuk Üniversitesi’ne değineyim biraz da. Gerçekten büyük bir kampüse sahip. İmkanları çok fazla. Oldukça fazla üniversite topluluğu var. Bilişim alanındaki topluluklar biraz zayıf fakat seçenekler var. Biz de şu an bir siber güvenlik topluluğu oluşturmak istiyoruz. Diğer yandan üniversite kütüphanesi oldukça etkiledi beni. Tüm kitaplara hızlı bir biçimde göz atıp aldım. En basiti Kodlab’ın birçok kitabına ücretsiz erişebiliyorum. Kampüs içinde tramvay hattı var ve ücretsiz. Öğrenciler için bisikletler var belli bölgelerde. İki adet yurt var birisi KYK diğeri üniversite yurdu. 100 bine yakın öğrenci var. Oldukça güzel spor tesisleri var. Neredeyse birçok imkanından faydalanıyoruz üniversitenin. Konya ise şu sıralar hissettiğim üzere soğuk bir şehir. Diğer yandan oldukça büyük ve bir yerden başka yere gitmek sağlam ulaşım hizmetine rağmen 1-2 saat sürebiliyor. Üniversite merkeze uzak. Bosna mahallesi bazı şehirlerden bile büyük. Tam olarak öğrenci mahallesi ve imkanları güzel bir yer. Üniversiteye dair ciddi bir şikayete henüz rastlamadım doğrusu. 

Son olarak bu yazıda eksikler olduğunu belirtmeliyim. Gece 3’te gördüğüm bir soru üzerine yazıyorum ve kafamı toplamam pek kolay olmadı. Diğer yandan henüz birinci sınıfım ve eminim çok daha fazla şey öğreneceğim.

Kategoriler
Ivır Zıvır

10 Kasım Anıtkabir Ziyaretçi Defteri

Aşağıda kaleme aldığım ve sizlerle paylaştığım yazı, 10 Kasım 2016’da Türk Hack Team Ailesi adına Anıtkabir ziyaretçi defterine yazılmıştır.

Tarihin gördüğü en büyük kumandan, Türk ordularının ebedi başkomutanı, yüzyılın rastladığı en dahi lider, her şeyden önce Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk,

Atatürkçü düşünce sistemi adıyla ortaya koyduğun düşünce ve uygulamalarının yerindeliğini ve haklılığını yıllar geçtikçe daha iyi anlıyoruz ve böyle bir öndere sahip olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. İlke ve inkılaplarının modern dünya düzenindeki önemini her geçen zaman daha iyi kavrıyoruz ve gelecek nesillere bu inkılapları aktarıyoruz.Atatürkçülük meşalesini her an alevlendirerek yaşamak için bütün gayretimizle çalışmaya devam ediyoruz. Türk milletine ilham veren liderliğin, medeniyet anlayışın, ileri görüşlülüğün bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretin ile bizlere daima onur vermektesin.Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan etmesi ve ebedîleştirmesi ancak giriştiğin derin ve geniş inkılâplar ile mümkündür.Bizler senin inkılaplarını, Türkiye Cumhuriyeti’ni, daha aydınlık bir geleceğe hazırlamak için, toprağından şüheda fışkıran vatanımızı çok daha yüksek bir medeniyet anlayışına taşımak için daima gayret içinde olacağız.Üstlendiğimiz bu vazife uğrunda, bir gün bu vazifenin son savunucusu dahi olsak, gerektiğinde kanımızı dökmekten çekinmeyeceğiz.

Ruhun şad olsun Türk’ün son Başbuğ’u…
Kategoriler
Ivır Zıvır

Sınavsız Üniversite Kazanma “Hilesi” : ApplyBAU

Çok insanın şikayetçi olduğu halde çözüm olamadığı bir konudan söz edeceğim bugün: Eğitim Sistemi.E tabii sonra da bizim tabirle, sistemin bugını anlatacağım diyelim.
 Herkesin farklı yetenekleri var.Hepimizin bambaşka yapısı, hayalleri, fikirleri var.Pekala kaçımız bunların peşinden ısrarla koşuşturuyoruz? Hayata o kadar hızlı atılma telaşındayız ki neredeyse hepimiz hayallerimizi unutuyoruz, bize verilen kalıplara göre kırpıyoruz.Sahiden hepimiz tek kalıp insan olmuyor muyuz? Ne için okuyoruz? Hayatımızı kurtarıp para kazanmak için değil mi? Ama biliyorum sizler hayatları değiştirme derdindeydiniz.Dünyayı daha yaşanılabilir bir yer kılmak daima maksat evet.Ama imkanlar buna izin vermiyor değil mi? Bunu da anlıyorum.
Image
Ama elinizde sahiden kaç hayat var? Neden onu tek düze yaşayacaksınız? Önünüzde iki seçenek
var.Özellikle genç arkadaşlarım.Birincisi mutlu olmadığınız bir işte para kazanırsınız ve daha sonra bu parayı mutluluk için harcarsınız.Ama şunu unutmayın, insan doyumsuzdur.Hep fazlasını isteyeceksiniz.Standart mutluluk size yetmeyecek.Dalaverelere başvuracaksınız.Bir seçenek daha var.Mutlu olduğunuz işi yapın.Paradan söz etmiyorum.Neyse sizi mutlu eden onu yapın.Oradan kazandığınız para elinize geçtiğinde yapacağınız şey onu o işe yatırmak olacaktır.Çünkü siz zaten mutluluğu yakaladınız.Düşünün, para geliyor, işinize yatırıyor ve mutlu oluyorsunuz, iş büyüyor, mutluluk büyüyor.İşte mantık bu.Aslında kimileriniz önceki yazılarımı da okudunuz, Kadir Köymen’in mantığından söz ediyorum burada da.
 
 
İyi ama eğitim sistemi buna izin vermiyor mu? Yetenekleriniz aldığınız sınav puanına denk gelmedi mi? E güzel, bunun da çözümü var : ApplyBAU
 
Bahçeşehir Üniversitesi’nin güzel bir projesi olan ApplyBAU ile tamamen yeteneğiniz ve projeleriniz ile burs kazanmak mümkün.Tamam şimdi heyecan verici bir şey söyledim sanırım, ilginizin arttığını hissediyorum.Öncelikle ApplyBAU başvuru formunu dolduruyorsunuz.Size kendinizden söz etmenizi, projelerinizi anlatmanızı, gelecek hayallerinizi soruyor.ApplyBAU biliyor ki sizler zaten sınavla boğuşmaktan girişimci kafanızı kullanmaya fırsat bulamadınız.Bu problem değil.Siz sadece dürüstçe anlatın.Size sunulan formda her soru için 2000 karakterlik yeriniz var.Anlatın arkadaş ne kadar fikriniz, yeteneğiniz, hayaliniz varsa.Bunu ilgili komisyon değerlendiriyor ve sizin aynı başvuru formunda tercih ettiğiniz 3 bölümden birinde burs veriyor.Yahut komisyon sizi farklı bir alanda yetenekli bulursa o alanda da burs önerebiliyor.Ben bilgisayar ve yazılım yazmama rağmen genetik alanında da bir projemden ötürü %35 burs vermişlerdi.Diğerlerinden de aynı oranda burs aldım.E bu kadar burs mu olur diyeceksiniz.%100 oranında burs alan arkadaşlarım da var şu anda orada okuyor.Yani gerçekten yetenekli arkadaşlara sıkı bir burs verilebiliyor.Daha LYS’ye girmeden bursu cebinize atma şansınız var.
Image
Belli bir burs miktarından sonrasını ve tutarsız olduğunu düşündükleri başvuru sahiplerini mülakata davet ediyorlar.Bu mülakatlar birkaç şehirde komisyon tarafından yapılıyor.Nihayetinde değerlendiriliyorsunuz ve bursunuzu alıyorsunuz.Bana kalırsa bu büyük bir fırsat.Birçok arkadaşımız var ki dolu dolu yeteneklere sahip, deli bir girişimci kafası var.Bu arkadaşlar 7 yıl boyunca kesilmeyecek bir yetenek bursu alsa fena mı olurdu?E tüyo vermesi benden, uygulaması sizden.Kasımda başlıyor üç aşamalı başvurulardan birincisi.LYS’ye kadar devam ediyor başvurular.Üç ayrı başvuru dönemi söz konusu. Son olarak belirtmeliyim, verilen bursu kazanmanız için o bölümün burssuz puanını da almış olmanız gerekli.
Kategoriler
Ivır Zıvır

Matrak Youtube Kanalları!

Bu yazıda sizlerle takip ettiğin ekşınlı, matrak, eğlenceli youtube kanallarını paylaşacağım.Çok zengin bir takip listem yok fakat içinde mutlaka sizin de seveceğiniz şeyler olduğunu iddia ediyorum.Beğenmeyene okuma süresi iade.
 

BARIŞ ÖZCAN

Image
Benim favori kanallarımdan.Attığı her videoyu istisnasız izlerim.Kendisi sanat, tasarım ve teknoloji videoları ile çıktı yola.Şu anda oku ve izle isimli iki ayrı konsept daha oluşturdu.Çok eğlenceli bir belgeselci Barış Özcan.Youtube üzerinden insanları da harekete geçiren uygulamaları herkesi heyecanlandırıyor.Geçenlerde Youtube’un dünya geneli yaptığı sosyal değişim için bir zirve toplantısı kapsamında Londra’ya çağırılan 150 yotuber arasında tek Türk’tü.Ayrıca seçilen 12 değişim elçisinden biri oldu.Yetmedi, orada konuşma yapan 3 youtuberdan birisi oldu.Abi ne diyeyim.Efsane bir adam izleyin ve görün.
 
 
Kanala gitmek için buraya tıkla!
 

 

BAŞKA BİR ŞEY

Image
Barış Özcan’a minnettarım ki beni böyle bir ekip ile tanıştırdı.Hayallerin gerçekleşmesinin aslında o kadar da zor olmadığını gösteren bir kanal.Birkaç şahane insan, Ankara’da bir ofiste tüm dünyaya farklı bir medeniyetin kapılarını açıyor.O ofise gidip Kadir Köymen’i ziyaret ettiğimde çok daha fazlası olduğunu anladım.Ama ne yazık ki kanaldaki videoları bir sebepten ötürü kaldırmışlar.Yine de FİNAL Part 1’e kadar ulaşmak mümkün internette.Bir arama yapın kolayca bulacaksınız.Şiddetle, ısrarla,inatla istiyorum bu kanalı izleyin.
 
Hani bir gün tekrar videolar yayınlanırsa diye (Ümit ederim.) kanal linkini bırakıyorum.Gitmek için tıklayın.
 
Bu adamlar hakkında ufak bir yazı yazmıştım okumak istersen tıkla.
 

Bİ’ KAFALAR

 
Image
Başarılardan ders çıkarmak kolay.Ama daha kolay olan bir şey varsa başarısızlıklardan ders çıkarmak.Kötü olan şeylere kimse bakmaz.Halbuki onlar çok daha ders vericidir.İşte bunu fark eden bu kanal da başarısızlık hikayelerini sunmuş size.Bir göz gezdirmenizde fayda var.Samimi bir dille anlatılmış başarısızlık hikayeleri.Tanıdık simalar da sık görülüyor bu kanalda.Ancak sanırım geçen sene yayını bırakmışlar.Ha bi de sakallı bir dedemiz var en altlarda ona bir uğrayın.Benim hoşuma gitti.
 
Kanala gitmek için buraya tıkla.
 
Sakallı Amcamızı bulamadınız di mi? Tanıdık birisi, Suavi: https://www.youtube.com/watch?v=OTX554kGn0M&list=PLFpoJbeWrxkGVMH7qxVLgKBDaBktRa4NW&index=6
 

VASP

 
Image
Siz şimdi bu Amerika’da yapılan şakalar bizde niye olmuyor diyorsunuz ya.Oluyor işte.Birileri kalkıp yapıyor.Tabii Türkiye’de o alanda bir youtuber olmak oldukça zor.Ama eğlenceli görüntüler var.Bir kurcalamanızı öneririm.Beni gerçekten güldüren videoları vardı.Türkiye’de vurulma şaksı, MİT ajanı gibi gezme olayı falan tutmuş bence.Solda en son şakanın kopma anını görüyorsunuz 🙂 Oyuncuları güldürecek sokak videoları da mevcut.Ben sevdim bu adamları.Ancak biraz seyrek video atıyorlar sanki.
 
Kanala gitmek için buraya tıkla.
 

HAYRETTİN

Image
 Abi işte tam bir Türk kafası ya.Amerika’da bir Türk nasıl yaşar? Hayrettin gibi yaşar.Yukarıda bir kanal attım size.Sokak şakaları adına.İşte bunun aynısını Amerika’da bir Türk yapıyor.Hayrettin zaten televizyon programından falan tanıdığımız bir isim.Bir süre kayboldu sandım ama meğer Amerika’daymış.E bu adam izlenmez mi? Gerçekten çok eğlenceli şakaları var.Bir videosu var ki millet Johnny Depp sanıyor bunu.Tüm Amerika’yı ve polisleri trollüyorlar.Türkçe konuşarak kız tavlamalar falan.
 
Kanala Gitmek İçin Buraya Tıkla.

 

 

 

Image

Filmler ve Filimler (Diziler ve Dizzyler)

 
Film ve “filim”i birbirinden ayıran oluşum olarak adım attı Youtube hayatına.Gerçekten eğlenceli bir dil ile ele alıp eleştiriyor her filmi.Hepimiz bazı filmleri biraz ti ye almışızdır.Onlar da dozu biraz yükseltmiş.En sonunda ise filmin kendileri için değeri ne ise tek kelime ile belirtiyorlar : Film ya da Filim.
 
E bu tutunca tabii, aynısını dizilere yapmışlar.O da çok hoş olmuş.E yine yetmemiş üstüne KUTU isminde bir web dizisi çekmeye başlamışlar.Takip etmek gerek.Dursun bir kenarda.
 
Filmler ve Filimler kanalına gitmek için buraya tıkla.
Diziler ve Dizzyler kanalına gitmek için buraya tıkla.
 

TEDx Talks

 
Image
Tüm dünyada farklı farklı seminerler vererek insanlara bir şeyler kazandırma derdinde olan insanları bir arada topluyor TEDx.Daha önce mobil uygulamasını da tanıtmıştım.Türkiye’de de ara ara yapılan seminerlerini burada yayınlıyorlar.Esprili, eğlenceli ve doyurucu bir kanal olduğunu söylüyorum.Zihnin gıdası olacak tarzda bir kanal.Mutlaka herkes için bir şeyler var içinde.Şu anda bile rahat duramadım bir videosunu açtım kenarda.Gerçekten doyurucu bir kanal.
 
Kanala gitmek için tıkla.
Şu an izlediğim videoya gitmek için tıkla.
Kategoriler
Ivır Zıvır

Senden Bi Cacık Olmaz!

Hepimizin hedefleri var.Büyük hedeflerimiz, kendimiz için daima en kutsal olan amaçlarımız…O hedefe varmak için de her şeyi yapıyoruz değil mi? Örneğin, akranlarım için, üniversite kazanmak, en iyisini kazanmak.İyi bir işe girmek, kolay yoldan para kazanmak…İyi ama asıl hedefimiz bunlar mı? Bu hedefler gerçekten bizi tatmin edecek mi?Daha önce ofisini ziyaret ettiğim Kadir Köymen, videolarından birinde şunu söylemişti; “Evden çıkarken mont giyiyoruz.Peki asıl amaç mont mu giymek? Ya da bir yerden bir yere gitmek için arabaya biniyoruz.Asıl amaç arabaya mı binmek? Hayır.Ulaşmak istediğimiz yere varmak.Bunun başka yolları da olabilir.”
 
Image

Hedeflerimizi yanlış belirliyoruz.Bizi hedefe götürecek aracı şeylere o kadar odaklanıyoruz ki onlar olunca işin bitmesini bekliyoruz.Kimse üniversiteyi kazanınca başarılı olmaz.Bu sadece hedefine bir adım daha katabilir belki.Ama aynı hedefe varmanın başka yolları da var mutlaka.Yine ben yakın bir arkadaşımla yemek yerken heyecanla anlatıyorum, gelecekte şuraya ofis açacağım, burada bunu yapacağım, şöyle ürün üreteceğim.Sonra sen ne istiyorsun, hedefin ne dedim.Bana çok basit bir cevap verdi.Mutlu olmak istiyorum! Ben bu kadar net bir cevap hatırlamıyorum.Bir hedef koymalıyız.Ben ikiye ayırıyorum hedeflerimi.Ana hedefler ve ara hedefler.Üniversite kazanmak, para kazanmak, ofis açmak, yurt dışına açılmak bunlar hep ara hedefler hayalimde.Bir de ana hedefim var.Ürettiğim şey ne ise en iyi ben yapacağım.

 
Image
Ya en iyi ürünü üretip belli bir kitleye ulaşırsınız, ya da herkese ulaşan ortalama bir ürün üretirsiniz.Ama burada aslolan şey, herkese ulaşacak en iyi ürünü üretmek.Üretmek işin özü.Öküz gibi yaşamamak…Yanılmıyorsam bulunan 50 milyon canlı çeşidi var.Ama bizim üretmemiz gerek.Mecburuz.Şu güne kadar düşünün ne ürettiniz? Kaç kitap okudunuz veya ne yaptınız demiyorum.Bahane bulmadan cevaplayın.Ne ürettiniz? Mevcut medeniyete ne katkınız oldu? Her gün bunu sorun.Bugün ne ürettim? Üretmek için hangi aşamayı kaydettim.Hedefim vardı, neresindeyim hedefime giden yolun?
Image
Çoğunuz çok yol aldığınızı sanarken henüz başında olduğunuzu görünce dehşete düşecektir.Yol alan şey zaman, bizler değiliz.Artık harekete geçmemiz gerek.İmkanları unutun.Daima imkanlarda eksikler olacak.Kusursuz zamanlama olmayacak.Yaşınız, paranız, bulunduğunuz koşulları düşünmeden başlayın bir yerden. Eğer şimdi başlarsanız en fazla batırırsınız işi.Ve yenisini yapmak için daha fazla deneyim kazanırsınız.Zaten hayatta öyle bir döngü var ki, yere çarpmanıza izin vermiyor.Hep toparlıyor bir yerden.Ve yeri gelince de işleri zora sokuyor.Bu kısır döngüde pes etmemek elzem olan.Bunlara rağmen hemen başlamazsanız sizden bi cacık olmaz!
Kategoriler
Ivır Zıvır

Sen 140 Karakterden Daha Derinsin!

Sosyal medya…Teknolojinin hayatımıza getirdiği en hareketli şey olsa gerek.Kimse olduğu gibi değil bu bir gerçek.En dürüst olanımız bile duygularını bu mecralarda ifade etmekte yanılgıya düşebiliyor değil mi? Ya da kendimizi öylesine kaptırıyoruz ki, bizimle birlikte olan insanlar yalnızca birkaç takipçi sayısından ibaret kalabiliyor. İnternetteki sorumluluğum gereği sosyal medyayı iyi analiz etmem ve kullanmam gerekse de itiraf etmeliyim ki nefret ediyorum.
 
Image
Sosyal medyanın zaman zaman insanları örgütlemesi, organize etmesi adına çok güzel örnekler var.Bunu görmezden gelmek imkansız.Fakat duyguları, fikirleri sınırladığına inanıyorum.Bir insan, duygularını bir klavye üzerinden ifade edemez.En azından bunu yüz yüze konuşurken yaptığı gibi yapamaz.Söylenenler çok farklı anlaşılabilir, yazıda duygu olmaz.Ses tonu gibi değildir yazı.Her ne kadar dürüst olsa da samimiyetini yitirecektir.Evet, bir yerlerde mutlaka ses ileten uygulamalar ve sosyal ağlar da var.Fakat araya giren o teknolojik sesler, kendi sesinizi biraz boğmuyor mu? Bunu hiç denediniz mi sahiden? Örneğin sevdiğim birileri ile telefonda veya kamera üzerinden konuşmak benim için pek hoş bir durum olmamıştır.Araya teknolojinin girmesi ve karşımdakinin bir yerlerde birkaç byte data olduğunu bilmek çok farklı bir etki yaratıyor.
 
Image
İnsanlar sosyal medyada çok rahat atıp tutabiliyor.Bu yazıyı okuyan sen, ben, başkaları, herkes…Bazen ister istemez bu hatalara düşebiliyor.Yahut sosyal medya “savaşlarına” çok sık rastlamıyor muyuz? Çünkü o yazılanlarda duygu yok.Karşımızdaki bunları espri maksadıyla mı söylüyor, üzgün mü, sinirli mi,ciddi mi, tedirgin mi bilmiyoruz.İstemsizce yazılandaki duygu eksikliğini bilinçaltında doldurup bu şekilde algılamayı tercih ediyoruz.Bu da iletişim kopukluğundaki en büyük sebep.140 karaktere sığdırılıyoruz.Bir fikri, duyguyu, düşünceyi 140 karaktere sığdırmak mümkün mü? Bu oldukça zor.
 
Image

Bir mektup aldığınızı düşünün.Ya da bir kartpostal.Bunlar yıllarca saklanmaz mı? Yazdığınız günlükler eminim hala bir yerlerde duruyordur.Ya da en azından aklınıza geldiğinde bir duyguyu yaşattırıyordur mutlaka.Peki aynı şekilde internetten yazdığımız e-postalar neden aynı hazzı vermiyor? İkisinde de duyguyu sesli ifade etmek mümkün değil, öyle mi? Aslında tam olarak öyle söylenemez.Burada yazdığımız her şey tek tip.Belli bir yazı fontu var.Biz burada istediğimiz yazı tipini kullanabiliriz fakat hiçbiri bizim değil.Sizin yazınız çok daha özel.Bir mektuptaki yazıdan sizin o anki duygunuzu anlayabilir karşı taraf.Hatta belki de siz o satırları yazarken yaşadığınız ruh halini hisseder, yüz ifadenizi görür.Bu yüzden yazmak özel bir şey.Asla sanal değil.Ayrıca bu karşı tarafı önemsediğinizi de gösteren ciddi bir etken.”Ben, ellerimle hazırladım.Sanal değil bu.Tamamen benim ürünüm.” anlamına geliyor.

Image
Hızlı tüketiyoruz her şeyi.Sanal ortamda da bu böyle.Yazdıklarımızı kısaltıyoruz.Emojiler türetiyoruz, saçma kelime kalıpları üretiyoruz.Siz hiç bir mektupta “asdasdasd” veya “eyw, tşk,tmm,ok,grşrz” gibi tabirlere rastladınız mı? Sanırım oldukça itici olurdu.İşte bu yüzden GERÇEKTEN yazmak, sanal ortamda, sosyal medyada duyguları dile getirmekten daha güçlü.Mutlaka, ama mutlaka bir şeyler yazın.Kendinize yazın gerekirse.Ama bu yazıdan sonra duygularınızı artık sosyal medya ile sınırlandırmayı bırakın.Hepimiz daha deriniz.Sanal ortamdaki bıraktığımız izden daha derin.Öyleyse buna inanıp bir an evvel kendimizi çok daha doğru ifade edebileceğimiz yerlere yönelmeliyiz.
 
 
 
 
 
 
 
Kategoriler
Ivır Zıvır

Ateist(!) Atatürk ve İlkeleri

Yıl 2016.Evet, Atatürk’ün bedenindeki kalp en son 78 yıl evvel attı.Soğuk naaşı toprağa verileli tam 78 koca yıl.Bu büyük lider 78 yıl evvel saat 9’u 5 geçe veda ettiğinde tüm dünya yas tuttu.Image

Öyle bir lider düşünün ki bir zamanlar göğüs göğüse çarpıştığı insanlar bile o öldüğünde hüzün duysun arkasından.Şimdi gidin 78 sene öncesine. Bir lider düşünün,tarihin gördüğü en büyük komutan, ama benim asıl meziyetim öğretmenliktir desin.Asıl mesleğinin halkını eğitmek olduğunu söylesin.Öyle ya, alsın eline tebeşiri yazsın kara tahtaya alfabeyi meydanın ortasında, anlatsın tüm halka.Bu öyle bir lider ki,memleketin bir asır ötesinden bize haber versin.Dedikleri her şey bir bir yaşansın.

Düşünün ki savaşın ortasında,kan gövdeyi götürürken, tün dünya üstümüze çullanmışken dahi halkını medeniyet düzeyinin bir adım ötesine götürme hayalleri kursun.Bir asker, bir komutan düşünün, sadece Anıtkabir’de 4000 tane okuduğu kitap olsun not tutarak.Matematik kitapları yazsın,geometri terimleri üretsin.Üstelik bir de, ” Bir gün bilim ile benim sözlerim çelişirse bilimi seçin.” desin.sanıyorum ki böylesi lider de ancak Türklerden çıkarmış koca tarihte.

Image

Şimdi, tamam bitti sözlerim geri dönün günümüze.78 sene geçti demiştik. Yeni doğan bebeklerin torunları oldu o zamandan bu yana,O zamanki fidanlar koca çınarlar oldu. Savaşlar oldu, ölümler oldu.Nihayetinde geldik bugüne.Aradan nice zaman geçti. Evet, biz hala Atatürk ateist miydi, yahudi miydi,yok yok masondu diyoruz ve bunları tartışıyoruz. Malum önemli konular bunlar.

Birisi de çıtayı yükseltiyor Atatürk, Türk değildi diyor. ATA-TÜRK,ATA ve TÜRK.Şöyleyken böyleydi, böyleyken şöyleydi, bir şeyi unutuyoruz. Atatürk’ün ilkelerini konuşmayı. Fikriye Hanımı, Latife Hanımı televoledeki bol makyajlı sunucu edası ile çekiştirirken unutuyoruz işte Atatürk’ün ne demek istediğini. Es geçiyoruz Atatürkçülüğün özünü.

 
 
Evet 78 sene geçti. Tam 78 sene geçti birilerinin tabiri ile “Ateist,din düşmanı,yahudi” Atatürk öleli. Fak

Image

at hiçbirimiz konuşamadık onun fikirlerini.Konuşanın da sesi duyulmadı zaten. İşte geçti onca zaman ve onun dedikleri bir bir döküldü karşımıza. Tokat gibi birer birer çarptı suratımıza.Atatürk geldi aklımıza, Atatürk, evet haklıymış demişti zaten o dedik. Haklıydı değil mi? “Çok geçmeden Avrupa’da bir fırtına kopacak” dedi ve ölümünden sadece 1 sene sonra 2. dünya savaşı patladı.”Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. fikirlerini inkar edenler ve beni yerenler çıkabilir…”derken haksız değildi.Yıllar sonra unutturmak istediler onu. “Bu gün Rusya’nın elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni dengeye ulaşabilir, işte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir.” dedi ve onca yıl sonra Sovyet Rusya parçalanmadı mı? O dememiş miydi “En büyük tarikat,medeniyet tarikatıdır” diye? İşte şimdi o tarikatlardan çekmiyor muyuz?

Image

İşte, bir bir gerçekleşiyor dedikleri. İlahi bir güç mü bu? Elbette hayır. İleri görüşlü büyük bir önder bu. Büyük bir güneş ki Türk milletini ebediyen aydınlatacak. Hangi yolu seçersek seçelim, nereye kaçarsak kaçalım tüm kapılar onun dediklerine çıkmıyor mu? Onu fikirleri ilaç olmuyor mu en zor zamanlarımızda? Peki ya neden hala direniyoruz? Neye direniyoruz? İşte Türk Milleti’nin anahtarı orada, medeniyete ulaşan yol orada. İhtiyacımız olan fikirler,ilkeler önümüzde. Neden hala inkar ediyoruz?

Şimdi, aynı şekilde, yalnızca onun fikirlerine sığınarak ne yapacağını bilemez insanlara ne demeli? Keşke Atatürk geri gelse değil mi? Onun gibi bir lider olsa… Ne kadar çok duyuyoruz bu lafları.İyi de Atatürk sensin zaten be adam.Atatürk benim.Atatürk biziz. O çoktan tohumlarını Türk gençliğine, Türk milletine ekti ve yeşerecek yürekler bekliyor. Hepsi bu. O fidana iyi bakmak bizim elimizde. Onu büyütmek, koca bir çınar yapmak bizim elimizde. Zaten o da farklı bir şey :
“Eğer ülkeni kurtaracak bir lider beklemekteysen ben sana hiçbir şey öğretememişim.”
 
Yazıma ek olarak :
 
Image
Image
Image
Image
 
Kategoriler
Ivır Zıvır

Çelik Kanatlı Öğrencilerin Yuvası : Hava Harp Okulu -3-

Öncelikle serinin birinci ve ikinci yazısını da okuyun :
Sonra koşu sırası geldi.Ufaktan ısındık komutan gelmeden.Koşu başladı ve bu defa tempomu düzgün tuttum.Öyle ya da böyle koştum.Sona doğru pes etmek üzereydim.Nefesimi çok düzgün alıp verirken artık bırakmaya ve panik yapmaya başlamıştım.O sırada koşmayı bekleyen diğer öğrenciler tezahürat yaptı ve kendime geldim.İsmimi de bilmemelerine rağmen bağırdılar, “hadi beyaz şortlu, hadi dostum, koş az kaldı, bitirirsin, kazanacaksın…”Düşünsenize bu insanların sizi rakip görüp elemesi gerek.Ama size moral oluyor daha adayken. Beş saniye dağıldıktan sonra hızla toplandım.Son bir depar ile çizgiyi geçtim bağırarak.Bittiğinde yere attım kendimi.Karnımın ağrısı dayanılmazdı yeri yumrukladım. Başkaları da yerlerdeydi.Komutan adımı okudu, yerde elimi kaldırdım burda dedim do

Image

ğrulmaya ve güçlü durmaya çalışırken. Baktı bana, birkaç şey sordu.Ofladı bir.Düşündü.Astlarından bir komutan hafifçe eğilip geçsin komutanım dedi.Komutan bir baktı son kez.Elendin dedi. Nasıl tadım kaçtı bilemezsiniz. Sonra üzülmeyin,diğer harp okullarına gidin orada mülakatları mutlaka geçersiniz bu performans ile dedi.Ben hayır sadece bu okulu istiyordum dediğimde komutanın da canı sıkıldı.Herhalde o düşüncemi bilse geçirirdi. Sonrasında bizlere samimi bir şekilde başarılar dilediler. Moral verdiler. Bu yapmacık bir şey değil ama. Öğrenciler de komutanlar da çok ilgili ve yardımcı korkmanıza gerek yok.Ama elbette sonrasında o kadar güzel davranırlar mı bilemeyiz.

Bize bir kağıt imzalatıldı ve neden elendiğimiz yazıldı.Burada ne imzaladığınıza da bakın bir.Farklı sebeple falan elenmiş olmayın.Koşuda 79 saniye sonrasını elerler.Ama 80 ve kısmen 81 saniyeleri geçirdiler.Ancak ben 82,4 saniye ile bitirdiğimi gördüm.Yani belki iki adım erken bitirseydim şu an o okuldaydım.

Sonrasında ise benim çok rahat geçeceğimi düşündüğüm bireysel ve grup mülakatları var.Sizinle sohbet ediyorlar ve tavırlarınıza bakıyorlar.Her hareketinize.Sonrasında grup mülakatında ise sizin grupla olan uyumunuza ve liderlik olayınıza bakarlar. Şu topu şurdan şuraya düşürmeden taşıyın derler ama elbette biraz farklı bir sistem.Topun düşmesi değil aslında önemli olan. Orada önemli olan gruba liderlik edebilmeniz,uyumlu olmanız ve azmetmeniz.
ImageSonrasında ise genel sağlık kontrolüne gönderirler ve her şeye çok detaylı bakarlar.En ufak sağlık sıkıntısında elenirler.Ön sağlıkta da aslında detaylı bakılır.Asker doktorlar uzman.Adam steteskopla adayın kalbine bakıp kalbinin şurasında şu tip rahatsızlık var diyor o kadar anlıyor.Ama tam teşekküllü sağlık en son yapılır mülakatlar sonunda.

Sonra Yalova’da uçuş kampına götürürler.7 sorti uçuş yaptırıyorlar diye duydum.Bu uçuşlarda mideniz alt üst olacaktır.Bir iki kez kusarsınız görmezden gelirler ama zırt pırt kusarsanız, şekliniz kayarsa orada elerler.Nihayetinde de intibak eğitimi var ki burada arkadaşımın tabiri ile insanlığınızı unutun.Gerçekten ağır olduğunu söylüyorlar ve burada da büyük bir eleme oluyor.Ancak orada bir ay boyunca göreceğiniz eziyetin bir ay boyunca sizin maksimum kapasitenizi görmek adına yapıldığını unutmayın.Sabredin.2-3 hafta sürer intibak eğitimi.Bir aya kadar çıkar.Buraya girenler artık okulun öğrencisi olarak kabul edilir.Ama elemeleri de çok olduğunu unutmayın.

Ben koşuda elenmiştim. Bunun sonunda dışarı çıktığımda ailelerin de içerideki gibi aynı heyecanı taşıdığını gördüm. Herkes dayanışma içinde bizim gibi.Gelen çocuklara üzülüyor her biri.Elenen çocuğu kendi çocuğu gibi. Çocukları yıkılmış bi

Image

r halde çıkıyor çünkü.Ben bir parça daha dışarı yansıtmadım.İnsanlar buna güvenerek içeriden sorular sordu.Kendi çocuklarını sordular gördün mü diye.Çünkü kimisi mülakatları başarıyla bitirip okulun bir kısmında toplanırken kimisi daha psikomotrda oluyordu.İnsanlar çocuğu nerede öğrenmek istedi. Dışarıdaki o dayanışma çok özeldi.İçerideki kadar özeldi.

Şimdi, seneye üniversiteye gitsem de gitmesem de Hava Harp Okulu’na başvuracağım. Elenmek herkesi üzer fakat ben o ortamı belki de hayatımda bir defa yaşadım ve çok özeldi.Oraya gittiğim için hiçbir zaman pişman olmadım

 

Kategoriler
Ivır Zıvır

Çelik Kanatlı Öğrencilerin Yuvası : Hava Harp Okulu -2-

 

Image
Önce serinin birincisini okuyun.Daha sonra üçüncü yazıya geçin.
1.Seriyi Okumak İçin Tıkla
3.Seriyi Okumak İçin Tıkla
 

Psikomotor testi vardı sonrasında.Bu testte sizi bilgisayara oturtuyorlar.Farklı testler geliyor ardı ardına.Örneğin, X ve Y koordinatlarında sayıları girerek hedefleri vuruyorsunuz.Burada öncelik kırmızıların.Önce kırmızıları vurmanız gerek.Ve klavyede hızlı olun.Sonra size bir uçak görüntüsü veriyor üç boyutlu.Sol tarafta da yere göre konumunu ve yönünü seçmeniz istenir pusula ve göstergeden.Bu testte hızlı olun.El kol becerisini ölçen ve aynı anda birden fazla işi yapmanızı sağlayan birçok test var.Burada zihninizi sonuna kadar zorluyorlar ve bunu hissediyorsunuz. Benim çevremden ufak küfürler,oflamalar yükselmeye başladığında sadece benim zorlanmadığımı gördüm.Kimisi komutanı çağırıp bu bozuk dedi.Komutan inceledikten sonra sıkıntı yok devam et dedi. Bu testte ümitsizliğe kapılıp bırakmayın.Evet zor ama yapılabilir. Hızlı olun ve odaklanın.

Sonra kişilik testi var. Burada size günlük hayattan örnekler vererek onlarca soru soruyor ve işaretlemenizi istiyor size yakın olanı.Tüm sorular 4-5 özelliğinizi ölçmeye dayalı temel olarak.Liderlik vasfı, pes etmeme, çalışkanlık,disiplin ve bir iki şey daha.

Image

Sonucunda bunu da geçtim.Komutan mülakatı geçenleri okudu.Listede ben de vardım.Ancak büyük kısmımız elenmişti. Kimse mülakatı geçtiğine sevinmedi.Saygıyla sustu.Çünkü gidenlerin ne kadar yıkıldığı yüzünden belliydi.Onları üzmemek için sanki anlaşmışçasına sustuk. Kimse birbirini tanımıyor.Fakat sürekli yüreklendiriyor. Moral veriyor. O kaldığında üzülüyor. Bu çok özel bir dostluk.Ve sadece birkaç saatte oluyor. İnsanlar bu okulda beraber okuyacaklarını, yarın bir gün aynı filoda beraber uçup görev yapacaklarını düşünüyor ve kimseyi kırmıyor.

Peşinden spor mülakatları için okulun büyük spor salonuna götürüldük.Burada üç aşamalı bir test var. İlk ikisinde başarısız dahi olsanız elenmiyorsunuz.Sadece size ekstradan puan veriyor ve LYS sonuçları da açıklanınca üstüne katıyor.Sonra sıralama yapıp bir yerden sonrasını alıyor.İlk önce bir parkur vardı karşımızda. Bir takla atıp başlıyorsunuz, bazı engellerden hızlı bir şekilde geçiyorsunuz.Sonrasında ip atlıyorsunuz ve depar atıp çizgiyi geçiyorsunuz. Engellerde devirdiğiniz her çubuk sizden bir saniye düşecektir.Zıplarken duraksamayın mesela.Zıpla,dur,zıpla yapanlar aşırı zaman kaybı yaşadı. Sonra ip atlama kısmına gelirsek, çoğu kişi gibi ben de ip atlamayı bilmiyordum.Zora düşünce orada öğrendim birkaç dakikada.Siz de çok önemsemeyin.Düzgün atlamanız gerekmiyor.Beş kez atlayacaksınız, hızlıca geçin gidin.En son çizgiyi geçerken kendinizi yere atarak saniye kazanamazsınız.Sensörler ile ölçülüyor zaman.Bu sensörler yukarıda.Sizi görmezse süre durmaz.

Image

Sonra mekik ve barfikste asılı kalma durumu vardı. Bir dakika içinde mekik çekiyorsunuz. Ben hızlı hızlı yaptım.Kalan on saniye de üstüne dinlendim.Grupta en iyi yapan ikinci kişiydim sanırım.Ama bu büyük bir hata.Sonra karnımdaki ağrı yüzünden barfikste asılı kalamadım ilk düşenlerden oldum.Sonrasında o ağrıyı günlerce hissettim zaten. Koşuda da size kısa dinlenme hakkı veriyor.Bu arada hızlıca su içme şansınız var ama bir iki yudumu aşmayın.400 metre koşu önemli.79 saniyede bitirmeli erkekler.79 saniyede bitmezse elenirsiniz. Ben koşunun büyük kısmında 3. sırada koştum ve tempomu bozmadım.Ancak düzgün ayarlayamamışım belli ki sonlara doğru geriye düştüm.Gözlerim karardı, başım dönmeye başladı.Grupta birisi yarışı bırakıp kusmaya başladı.Öyle basit bir şey değil koşmak.Önceden düzenli antrenman size çok fayda sağlar. Sonrasında koşan gruplara da baktığımızda içlerinde çok fazla yarışı bırakıp kusan oldu. O öğle yemeğini de çok kaçırmayın.

 
Tabii yemeği spordan önce vermezler genelde ama denk gelebilir. Burada ilk koşuda başarısız oldum.İtiraz hakkınız var.Sonrasında başka bir komutan başınızda duruyor ve bir iki saat dinlenip,yemek yiyip tekrar koşuyorsunuz. Ancak bu ikinci hakka güvenmeyin. Yemeği yedim.Sonra spor salonuna döndük.Yattığım koşu zemininde iki saat uyumuşum.Çok uykusuzdum ve sporda zararını görüyordum. Ara ara koşu yapacak gruplar geldikçe gidip alt katta sert zemine yatıp uyudum öylece.